SAYISAL UÇURUM
(Derleme Haluk Tanrıkulu tarafından yapılmıştır.)
Bilgi ve iletişim teknolojilerine (BİT) erişimde yaşanan eşitsizlik (digital divide) sıkça tartışılan bir kavram haline gelmiştir. Bu kavrama karşılık Türkçe’de yaygın kullanılan bir terim bulunmamaktadır. Sayısal uçurum, sayısal bölünme, sayısal ayrım ve sayısal kopma bu kavram karşılığında düşünülebilir.
Sayısal Uçurum ve Uluslararası Çalışmalar
Sayısal uçurum konusu, son dönemde yapılan uluslararası zirvelerde tartışılmakta, ülkeler bu konu için kendi ulusal politikalarını belirlelemeye çalışmaktadırlar. Tartışmalarda bilgi zenginleri ve fakirleri arasında giderek artan uçurumun “internet erişimi olanlarla olmayanlar arasındaki uçurumun, eğitim, mesleki beceriler, okur yazarlık, kamu sağlığı ve ekonomik başarıları da etkilediği ve bu alanlarda mevcut uçuruma katlayıcı etkiler yaptığı “ konusunun dikkat çekilerek yer aldığı görülmektedir.
Ülkeler, bireyler ve haneler ve şirketler arası sayısal uçurumdan söz edilmektedir. Küresel olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklar ya da kuzey-güney ayrımı bilgi ve iletişim teknolojileriyle birlikte yeni bir boyuta taşınmıştır. Kendileri de büyük bir sanayi olan bu teknolojileri kullanan diğer sanayi ve ticaret alanlarındaki firmalarda da sayısal uçurumdan söz edilmekte, yeni ekonomi tanımları yapılmaktadır. Öte yandan bireyler arasında mevcut fakir-zengin, eğitimli-eğitimsiz, kadın-erkek, yaşlı-genç, evli-bekar gibi farklılıklar, bilgi teknolojilerine sahip olma ve bu teknolojilerin kullanımıyla birlikte daha da çarpıcı hale gelebilmektedir. Bu yazıda Türkiye örneğinde bireyler ve haneler arasındaki sayısal uçurum üzerinde durulacaktır.
G-8’ler 2000 Okinawa zirvesinde, mevcut sayısal uçurum yerel bir konu olmasının ötesinde global bir konu olarak ele alınmıştır. Bu zirvede ABD yönetimi kendisini global düzeydeki sayısal uçurumu kapatmaya adadığını belirtmiştir. Bu konudaki çalışmaları koordine etmek için “Sayısal Fırsatlar Çalışma Gücü” (Digital Opportunity Task Force) adı altında bir grup kurulacağı Avrupa Amerikan İş Konseyi sekreteryası tarafından belirtilmektedir. Sayısal uçurum ve e-ticaret konusunda çalışacak özel kuruluşlara hükümet 200 milyon dolarlık yeni krediler sağlayacaktır. Japonya G8’ler zirvesine “Uluslararası Sayısal Uçuruma Karşı Japonya’nın Ayrıntılı İşbirliği Paketi” adıyla çözümler sunmuştur. Japonya, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki sayısal uçurumun boyutunu vurgulayarak, eylem adımları belirlemiş ve önümüzdeki 5 yılda içerisinde 15 milyar Dolarlık resmi olmayan yardım fonlarının da olduğu bir paket oluşturduğunu açıklamıştır.
İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin son dönem çalışmalarında da “sayısal uçurum” kavramının tanımı, ölçülmesi ve bu eşitsizliğe karşı alınacak önlemler öncelikli konular arasında yer almaktadır. OECD’nin Bakanlar düzeyinde Haziran 2000’de yapılan toplantısında sayısal uçurum, politika belirlenmesi gereken üst düzey ilgi alanı olarak belirlenmiştir.
OECD’nin “Enformasyon, Bilgisayar ve Haberleşme Politikaları” komitesinin (ICCP) “Enformasyon Ekonomisi” adlı çalışma grubunda yürütülen çalışmalar, bilgi teknolojilerine ve altyapıya olan erişimdeki eşitsizlik, bu teknolojilerdeki dengesiz büyüme ile dağılım ve kullanım üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu grupta sayısal uçurum konusundaki çalışmalarda şu sorulara yanıt aranmaya çalışılmaktadır;
· farklı sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapılarda sayısal uçurumun boyutu nedir, büyük ve küçük şirketleri nasıl etkileyecektir, ekonomik dengelere etkisi nasıl olacaktır?
· sayısal uçurum nasıl bir hızda ve ne yönde değişmektedir, ne kadar önemlidir?
· yeni teknolojilerin hızlı yayılımı bu bölünmüşlüğü nasıl ve ne kadar etkilemektedir?
· hükümetlerden ve firmalardan gelen tepkiler ve alınan önlemler nelerdir?
Sayısal Uçurumun Değişkenleri
Bilgi teknolojilerinin ve özellikle Internet’in iş yaşamında hızla yaygınlaşması, hem kişisel gelişim hem de yapılan işin geliştirilebilmesi için bu teknolojilerin kullanımını kaçınılmaz kılmaktadır. Bilgi teknolojilerinin erişim ve kullanımındaki farklılıklar ve elektronik ticaretin gelişimindeki farklılıkların yeni bir sosyal bölünmeye yol açacağı öngörülmektedir. Bu bölünmenin farklı gelir gruplarına, eğitim durumuna, yaşa, aile tipine ve bölgelere göre değişebileceği öngörülmektedir. Bilgi teknolojilerinin kullanım ve yayılımındaki farklılıkların firmalar arasında da önemli uçurum yaratacağına dikkat çekilmektedir.
OECD raporlarında, sayısal uçurumun boyutu, durumu ve karakteristikleri eşitlik açısından olduğu gibi verimlilik için de önemli bir konu olarak belirtilmektedir. Internet ve bilgi teknolojileri kullanımının ağ dışsallığı açısından önemi vurgulanarak, ne kadar çok insan Internet bağlantılı, bilgi teknolojileri temelli yeni ekonominin üyesi olursa, o kadar çok ekonomik ortak fayda sağlanarak, yeni teknolojilerin getirilerinden kaynaklanan verimliliğin de o oranda artacağı öngörülmektedir. Farklı gelir gruplarında, farklı eğitim seviyelerinde, farklı yaş ve farklı aile yapılarında bilgi teknolojileri yaygınlık ve kullanımı arasındaki dengesizlikler, teknoloji, altyapı, eğitim ve sosyal alanlardaki politikaların oluşturulması için önemli göstergelerdir.
Birey ve haneler arasındaki sayısal uçurumun ölçülmesi değişik kriterlere göre yapılabilir. En genel kullanılan göstergeler bilgi teknolojilerine sahip olanlar ve olmayanlardır. Bu göstergeler farklı profil değişkenlerine (yaş, cinsiyet, gelir grubu, eğitim durumu v.b.) göre karşılaştırılarak değerlendirilmektedir. Yaygın olarak kullanılan göstergeler telefon, bilgisayar ve Internet’tir.
Türkiye’de Sayısal Uçurum
Bilgi teknolojilerine sahiplik oranı ve bu sahipliğin farklı kriterlere göre sınıflandırılmasını ölçme yöntemi OECD‘nin tüm üye ülkelere önerdiği analitik bir çalışmadır.
Bilgi teknolojileri sahiplik ve kullanımının tüm Türkiye’de ölçüldüğü ilk çalışma 1997 yılında TUENA projesi kapsamında TÜBİTAK BİLTEN tarafından yapılan “Yetenek ve Kullanım Saptaması” konulu saha araştırmasıdır . Kentsel yerleşim yerlerini temsil eden ve kendi alanında ilk olan bu araştırma, yedi coğrafi bölgede, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirlenen 4000 örneklemle gerçekleştirilmiştir.
Sektör çalışanlarına ve kamuda politika oluşturanlara önemli bir bilgi kaynağı olan 1997 yılı saha araştırması, 2000 yılına dek tekrarlanamamıştır. 2000 yılı Temmuz ayında TÜBİTAK BİLTEN “Bilgi teknolojileri Yaygınlık ve Kullanım Araştırması-2000” (BTYKA-2000) adıyla yeni bir araştırma başlatmıştır. TUENA çalışmalarında yapılan araştırmanın genişletilmiş tekrarı olan BTYKA-2000 çalışması, genelleme yapmaya uygun örneklemle gerçekleştirilmiş tipik bir sosyolojik saha araştırmasıdır. Araştırma, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde, 68 il ve 165 ilçede, örneklemi Devlet İstatistik Enstitüsü’nden alınan 6000 hanede gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın saha çalışması Eylül 2000’de tamamlanmıştır. Araştırma Türkiye’de iletişim araçları ve teknolojilerinin kullanımı ve yaygınlığı ile bunları kullananların ekonomik profillerini çıkarması açısından önemlidir.
Sayısal Uçuruma Karşı Yapılan Çalışmalar/Evrensel Hizmet
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) çerçevesinde hazırlanan 1999 yılı “İnsani Gelişmişlik Raporu”’unda Internet’in erişim ve dışlanma problemi yaratmasına dikkat çekilmişti. Bilgi teknolojileri ekonomik gelişmede, eğitim alanında, sağlıkta, kamu yönetiminde öncü rol oynadıkça yoksulların, okur-yazar olmayanların, kırsal kesimde yaşayanların ve İngilizce bilmeyenlerin dışlanmışlığı giderek büyümektedir. Birleşmiş Milletler 1997 Nisan’ında şu saptamayı yapmıştır: “Bilgi ve iletişim alanındaki fırsatlar, kaynaklar ve erişim dağılımında gittikçe artan bir eşitsizlik vardır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bilgi teknolojileri ve onunla ilgili uçurum giderek büyümekte, bilgi yoksulluğu olarak adlandırılan bir çeşit yeni yoksulluk ortaya çıkmaktadır.”
Benzer bir şekilde 1994 yılında Avrupa Konsey’ine sunulan raporda; bu teknolojilere sahip olanlar ve olmayanlar olarak, iki uçlu bir toplum yaratmanın esas tehlike olduğu belirtilmiştir.
Telekom hizmetlerine evrensel erişim kavramının uluslararası gündeme getirilmesi 1984 yılındaki “Maitland Raporu” ile olmuştu. O dönemde her 100 kişiye 1 telefon hattı olarak belirlenen bu hedef, 21. yüzyılın başında evrensel hizmet tanımının güncellenmesiyle birlikte iki önemli soruyu gündeme getirmektedir. Birincisi dünyadaki tüm uluslar ve bölgeler için aynı niteliksel ve niceliksel özellikleri olan evrensel hizmet tanımının yapılıp yapılamayacağı, ikincisi ise, evrensel hizmet kapsamının telefondan öteye giderek yeni teknolojileri kapsayıp kapsamayacağıdır. Maitlant raporu ile ortaya konan hedefin bugün ne kadar gerçekleştiği ayrı bir araştırma ve tartışma konusu olabilir.
Bugüne kadar evrensel hizmetin ortak bir tanımı yapılamamıştır. Avrupa Birliği’nin telefon direktifinde evrensel hizmet” bölgesel yerleşimlerinden ayrı olarak tüm kullanıcılara, ulusal özel durumlar ışığında, satınalınabilecek ücretlerle, belirli kalitede minimum bir set hizmet verilebilmesi” olarak tanımlanmakta ve ulusal düzenleyici kuruluşlara bu tanımı uygulama zorunluluğu getirmektedir. Avrupa Komisyonu halen evrensel hizmet tanımını yeniden yapmak üzere raporlar hazırlamaktadır.
Bir çok ülke kendi evrensel hizmet tanımını yapmıştır. Internet erişimi ve e-posta hizmetleri, gerçekte yalnızca katma değerli hizmetler olmayıp, yeni ekonominin de can damarı olan ileri teknolojilerdir. Yeni teknolojilerle birlikte yaşanmaya başlanan sosyal dışlanma ve bölünmüşlüğe çare olarak önerilen evrensel hizmet tanımlarına bu hizmetlerin de alınması tartışmaları sürmektedir. Sayısal uçurum arttıkça, telekom işletmecileri ve düzenleyici kuruluşlar tarafından, evrensel hizmet tanımları ve fonları oluşturulmaktadır.
Tartışmalar evrensel hizmet maliyetini kimin ödeyeceği noktasında odaklaşmaktadır, mevcut aboneler mi, hükümet mi yani tüm vergi mükellefleri mi bu maliyeti karşılamalıdır. Ekonomi uzmanları tarafından yapılan vurgu ağın genişlemesinin ağa bağlı olan herkesin faydasına olacağı, ağ genişledikçe arama fırsatlarının artacağını yönündedir. Evrensel hizmet maliyetini karşılamanın diğer örnekleri, gelirlere uygulanacak vergiler, satışlardan elde edilen yüzdeler, lisans bedelleri, arabağlantı ödemeleri gibi yöntemler olmaktadır.
Dünyada halen mevcut diğer evrensel hizmet uygulamalarından örnek vermek gerekirse; Kolombiya’da 100 şehirde Internet merkezleri oluşturulması için 180 milyon dolarlık fon oluşturulması, Arjantin’de tüm vatandaşların bedava e-posta adresi ve bedava erişim imkanlarından yararlanması için postanelerde erişim mekanlarının oluşturulmasının yasalarla belirlenmesini saymak mümkündür.
Portekiz ve Fransa’da baskın işleticilerin evrensel hizmet zorunluluğu yerine evrensel hizmet fonu oluşturulması zorunluluğu planlanmış, Avustralya’da evrensel hizmet maliyeti telekom gelirleri oranında taşıyıcılara paylaştırılmış durumdadır.
Sayısal Uçurumu Önlemek/Türkiye için Evrensel Hizmet Politika Önerileri
“Erişim uçurumu,” bilgi toplumuna doğru giden yolda ABD’den Avrupa’ya kadar en önemli sorunlardan birisidir. Çeşitli nedenlerle toplumun bir kesimi yeni ağlara erişebilirken, geri kalan önemli bir bölümü bu ağın dışında kalmaktadır. Erişim uçurumu bilgi toplumu olarak tanımlanan toplumlarda “enformasyon zenginleri-enformasyon yoksulları” olarak iki parçalı bir toplum yaratma tehlikesini beraberinde getirmektedir. Çünkü, eğitimden iş bulmaya kadar pek çok hizmetin bu ağlar üzerinden görülmesi söz konusu olmaya başlamıştır. ABD ve Avrupa’dan daha düşük kişi başına milli gelire sahip ülkelerde, sorun çok daha geniş ve önemli gözükmektedir. Toplumun güçsüz kesimlerinin yeni altyapıdan dışlanmaları, güçsüzlüklerini ve görece gelir düşüklüklerini katlayabilir. Bu nedenle hükümetler, “toplumun büyük kesimine” erişimi hedeflerine koymaktadırlar.
Ayrıca, bu teknolojilerin en büyük etkisi ancak toplumda hızla ve adil olarak yaygınlaşmalarıyla mümkün olacaktır. Bu nedenlerle, bilgi teknolojileri ve altyapılarından sağlanacak toplumsal yararın maksimize edilmesi ve bu yolla ülkenin sosyo-ekonomik yapısının sıçrama yapması “güçsüz olanın da bağlanması” (weak link) ilkesinin tanınmasına bağlıdır. Bu ilke, dezavantajlı kesimlerin ulusal enformasyon altyapısına gereksinimleri doğrultusunda erişebilmelerinin sağlanmasını hedef olarak alır. Bu hedef doğrultusunda gerekli telekomünikasyon ve haberleşme düzenlemelerinin yapılmasını, özel projeler uygulanmasını ve kamu çıkarının bütün diğer önceliklerden daha güçlü olarak sağlanmasına yönelik müdaheleleri öngörür.
Türkiye’de Başbakanlık direktifi ile gerçekleştirilen TUENA projesinde sayısal uçurumun kapatılması yönünde, erişim ile ilgili çok önemli hedefler konmuştur. Anaplan çalışmasının Altyapı Planlaması Alt İş Paketi’nde de belirtildiği gibi, bilgi çağı toplumları arasında yerini almayı planlayan Türkiye, 2010 yılına kadar, ulusal enformasyon ağına erişim için gerekli olan araçlara sahip olmak isteyen her haneye ve her firmaya bu olanağı sağlamayı hedeflemelidir. TUENA Projesinde bu politikayla ulaşılması gereken büyüklükler, kamunun (devlet ve hükümetler) bilinçli bir politika izlememesi halinde varılacak noktadan, bilgisayar sahipliği için 2 kat, Internet erişimi için ise 10 kat daha yüksek olarak belirtilmiştir.
Mayıs 1998’de Ulaştırma Bakanlığı’na sunulan TUENA Projesi Altyapı Planlaması raporunda yer alan, erişim uçurumuna karşı yapılan saptamalar ve alınacak önlemleri içeren toplumsal öncelikler bugün için de çok geçerlidir. Raporda belirtilen bu öncelikler şunlardır:
· Geleceğin haberleşme altyapısına erişim için önemli ölçü olan bilgisayar sahipliğinin toplum içinde dağılımı dengesizdir. Geleceğin “bilgi toplumunun” geniş kesimleri dışlamaması için alım gücünü yükseltecek uygun ekonomi ve toplum politikaları seçilmelidir.
· Toplumumuzda üst gelir grupları dışındaki geniş kesimler, kırsal alanlarda yaşayanlar, kent yoksulları ve kente yeni göçenler için yaygın/adil erişim hakkı için gerekli düzenleyici mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu geniş kesimleri “özel ihtiyaç grupları” olarak tanımlamak yetersizdir.
· Evrensel erişim kavramı haberleşme ile ilgili tüm yasal düzenlemelere konmalı ve düzenleyici kuruluşlarla kamu kesimi gerekli ve uygun yöntemlerle bu hedefin gerçekleştirilmesinden sorumlu olmalıdır.
· Kamuya açık haberleşme merkezi, toplumsal dışlanmışlığı engelleyecek bir başka mekanizmadır. Kamuya açık haberleşme merkezi zaman ve hedef olarak bir plana uygun şekilde yürütülmelidir.
· Altyapı üzerinde çalışacak uygulamaların kullanımının kolay olması yaygınlığını arttıracaktır.
· Halkın varolan teknolojileri kullanım kapasitesi ve yeteneği yüksek değildir. Bu alanda var olan teknolojilerin kullanımın etkinliğinin sağlanması için bilgilendirme ve eğitim çalışmaları hem kamu hem de özel kesimin gündeminde olmalıdır.